"isteyip istemediğimi doğru dürüst bilmediğimi fakat neticesi aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve fiilerin daimi bir mesulünü bulmuştum: buna içimdeki şeytan diyordum, müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum. halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması... içimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu... içimizdeki şeytan yok... içimizdeki aciz var... tembellik var... iradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç birşey: hakiklatleri görmekten kaçmak itiyadı var..."
7 Şubat 2011 Pazartesi
İçimizdeki şeytan
Varlığına ve de yokluğuna katlanamıyorun. Zaman zaman seni yerden yere vurmak, bu vahşi eylemin sonunda yine sana sığınarak vicdanımı rahatlatmak istiyorum. Sensiz bir hayatı arzuluyor, ancak buna cesaret edemiyorum. Cesaretsizliğimin nedenini kimi zaman sevgiye yorsam da gerçeğin acizlik olduğundan şüphe duymuyorum. Seni, başka bir insan olarak, olmayacağını bile bile, olmadığını bile bile seviyorum. Belki de haklı olan sensin ve ilişkimizin mümkün olan en kısa zamanda bitmesi gerek. Ömer, bunu zor da olsa başarabilmişti. Peki içimdeki şeytana sık sık kulak veren ben bunu başarabilecek miyim? Kendimi daha iyi anlatabilmek için Sabahattin Ali'nin satırlarına sığınıyorum:
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder