11 Haziran 2011 Cumartesi
6 Haziran 2011 Pazartesi
19 Ekim'de yazdığım, yarım kalmış bir yazı
Bir an durup “bir dakika ya, peki ben ne için yaşıyorum” diye düşündüğünde günlerden salıydı. Salının hiçbir anlamı yoktu onun için; aslında hiçbir günün kayda değer bir anlam ifade etmediğini, sorduğu soruyla anlamış oldu. Kandi parasını kanuni yollarla kazanıyor, trende ayak uydurup yalnız yaşıyordu. Yaşam, 2 senedir o para kazanırken başından geçenler olmuştu. Sakarya’da yaşayan sıradan bir mühendisin yaşamı göz önünde bulundurulduğunda kayda değer pek bir şey yoktu. Zaten önceki senelerde de “ileride para kazanabilmek için sarfettiği çabalar”dan fazla bir şey değildi yaşam onun için. Yani yaşama tutunabilmek için onun tarafından tüketilmeyi göze almak gerekliydi. Ne için yaşıyordu? Kazandığı paralarla senede 1 kere, birçok arkadaşının birçok kez gittiği, hatta yaşamak üzere yerleştiği ülkelere 1 haftalığına gittiği tatiller için mi? Annesini mutlu etmek, ailesinin övünç kaynağı olmak için mi? Ardında onu hatırlatacak izler bırakmak için mi? Neyle tatmin ediyordu kendini?