keşke damarlarımın her bir deliğinde dolaşsa şu alkol, bambaşka yapsa beni. Bambaşkalaşım geçirerek farklı insan olsam her seferinde. Kurtulsam şu hantal ruhumdan.
29 Mart 2011 Salı
20 Mart 2011 Pazar
Bahar Ankara'da bile güzel. Dünkü ılık güneşli tazecik havanın ardından bugün azıcık daha soğuk yağmurlu mis gibi toprak kokusu da eklenince insan nerede yaşadığını unutuyor.
Bugün işe gidemedim tabi ki. O yüzden bahçe kapım açık, içeride çalışıyorum. Aslında herşeyden çok uyumak istiyorum ama hayat senin istediklerini getirmediğinden genelde, makalenin atmasyon referanslarıyla uğraşmak zorundayım şimdi. Ardından yeni proje için ufak bir sunum hazırlamam lazım. Bu arada spora gitmeyi ve evi temizlemeyi ihmal etmemeliyim. Halbuki o kadar güzel ki yağmur, bir lir alıp elime, çıplak ayaklarla bahçede şarkı söyleyip dans edesim var.
Bu arada insan Cure-love song gibi bir şarkıda neden sevgilisini, peki eski sevgilisini, ya da ne bileyim en azından duygusal bir geçmişinin olduğu bir karşı cinsi değil de vakt-i zamanında en sevdiği arkadaşını düşünür? Portakallı votka sanarak içtikleri portakal likörünü mesela. Çok büyük olduklarını düşünerek aldıkları çok önemli (!) kararları, beraber çalıştıkları çok önemli sınavları filan.. Bu bir aşk şarkısı halbuki, bu kadar mı aşksızım?
14 Mart 2011 Pazartesi
Ah zavallı ben ve kendim.. Ömrünü tamamlayana dek mutlu olamayacağını biliyor ve inatla aksinin ispatı için kendini paralıyor, her seferinde hayal kırıklığı yaşıyorsun.
Belki eski resimler filan.. Anısı olan şarkılar.. Eskiden bir iki tanıdıkla muhabbet.. Bu. Mu? Uçaklara bakıp içinde olmayı dilemek, yıldızlardan seni buradan götürmelerini istemek, şarkı falı, plaka falı, beyoğlunda ara sokaklarda gezip oralarda yaşanacak bir hayatın ne muhteşem olacağını düşünmek.. benim hayatımın? muhteşem? parasızlık, beş parasızlık.. ah hayat ne tuhafsın..
Lanet programında denk gelmeseydim Anathema-Flying'i kendi bilgisayarımdan şuurlu olarak asla seçip dinlemezdim. Umulmadık olduğundan mıdır, tesirinin fazlalığı tartışılmaz.
Bugün öğle arasında yine uzun uzun yürüdüm bir o kadar uzun ağlayarak. Kızdıkça kendime, daha isyankar yaşlar kustu gözlerim. Hatta İbo'nun vurulmasına ağladığım şeklinde kafa buldum kendimle, kafam bir türlü beni bulmadı. Benden ayrı bir uzuv kendisi bu ara. Dön bana kafam ve içindeki her bir hücre!! Bana dönün ki bu et yığını bünyeye birimiz hakim olalım en azından, bu birinin ben olmadığı kesin çünkü.
Büyük umutlarla "Saraydan kız kaçırma"ya gittim bugün. Pek hoş bir yorum değildi, hoş onlarca saraydan kız kaçırma izlediğimi söyleyemem, hatta ilk deneyimimi bugün yaşadım. Ama Mozart'ı tanıdığım kadarıyla (ooo işte şimdi iddialı bir cümle geliyor) olayı bu kadar ciddi ve durağan tasarlamamıştır. Esas hatun soprano da anlık iniş-çıkışlarda çok başarısızdı. Hele alto adama ne demeli? Kemanın altında bile kayboluyordu sesi. Daha farklı olmalıydı Mozart hatırına. Neyse, onun hatırına gittik izledik.
Yalnız kalma fikrine alıştırmalıyım kendimi biraz daha. Hatta bu sene tatile de tek başıma çıkmalıyım. Eskisi gibi güçlü ve yalnız..
13 Mart 2011 Pazar
Tematik müzik kuşağında bu akşam Sandra-In the heat of the night var.
Eski serseri günlerimi içtenlikle özlediğim bir anı yaşıyorum yine. Bir kadeh eşlik etseydi bana mutluluğum artar, yarın vaktinde uyanabilme olasılığım azalırdı. Şu durumda anılarıma, bedenimde meydana gelen histerik kıpırdanmalar eşlik edebiliyor sadece.
Sarhoş, içimden geldiği gibi, davetkar ama kendi halimde dans etmeyi özledim. "Keşke daha çok yapsaymışım"lar listesine yazılacak bir durum daha.. Sanırım aşık olmayı ve birinin bana aşık olmasını özledim. Gözlerindeki arzu ve hayranlık dolu bakışı görmeyi özledim. Nereye gittiği belli olmayan bu sıkıcı hayatın artık mutlu heyecanlar yaşamayı hak ettiği kanaatindeyim. Bu beden artık mutluluktan titremeli, heyecan içindeki mide alkol dışında gıda kabul etmemeli, monotonluktan çürümeye yüz tutmuş beyin cereyan eden heyecanlı ve mutlu olaylar karşısında yaratıcılığının sınırlarını zorlamalı. Bunların zamanının geldiğine inanıyorum artık. İşte bu durum içerisinde alev alev yanan beden, ne yapacağını şaşırmış ruhu beslemek için alkol oranı yüksek içecekler tüketerek bu şarkı eşliğinde içinden geldiği gibi, kendince, davetkar ama kendi halinde dans etmeli.
12 Mart 2011 Cumartesi
Yalnız bir birey olarak Zeynep
Yaşasın bugün cumartesi diye sevinecek bir durumda değilim. Çünkü burada geçireceğim herhangi bir tatilden herhangi bir beklentim yok. Ah ne takıntılı ve sapıkça bir saplantı yaşanabilecek tek hayatın İstanbul'da olduğunu varsaymak.
Yalnız bir birey olan Zeynep olarak yaşamak zor. Çok zor.
11 Mart 2011 Cuma
7 Mart 2011 Pazartesi
Bugün, en umutsuz olduğum zamanlardan biriydi. Bugün resmen gökteki kara bulutların altında ezildiğimi hissettim. Kimseyle bırak konuşmayı, göz göze bakacak halim bile yoktu. Öyle umutsuz ve çaresizdim ki Tanrı'nın eli dokundu omzuma ve ona döndüm, bana hayallerimi sakladığı kutuyu verdi. Henüz onu açamadım. Buna karşın elimde olması bile bana tarifsiz bir mutluluk veriyor, içim içime sığmıyor. Madem geçmişimi koparıp aldınız benden, en azından hayallerimi geri vermeniz büyük incelik. Gerçekleştiklerini görmek ise bir mucize olur ve o zaman derim ki "evet, mucizelere inanıyorum." Sabırlı bir heyecanla bekliyorum.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)