17 Mayıs 2012 Perşembe

the dolly rocker movement dinlerken farkettim ki eve donmeme 33 gun kalmis. 33 gun sonra barisi gorebilecegim! beni bekliyor degil mi? bekliyor! hep bekler o beni! durakta. once gelir bazen benden.sakallarini karistirarak bekler beni. beni! seviyor mu beni? hala? ben seviyorum onu. hala! hep de sevecegim muhtemelen. ozlemin dedigi gibi, su anda yaninda olmami istemiyor. belki ileride ister ama su anda beni istemiyor. tamam. istemesin. ileride ister ama. belki? gider miyim? istese kosarak giderim! 
icim kipir kipir bir mutluluk doldu 33 gun kalinca. nasil karsilayacak acaba beni. gulumseyecek mi? sevinecek mi cidden? sasirip gerilecek mi yoksa? boynuna atladigimda sarilacak mi bana sikica? gostermelik sirtimi mi sivazlayacak yoksa? nasil ciksam karsisina? evinin onunde mi beklesem carsamba aksami? evet, en mantiklisi bu! ya gec gelirse? burakla konusurum, ayarlariz. :). ya bi kzla gelirse? yok. gelmez. yapmaz. yapar belki de. yaparsa da kafe pi yakin nasilsa :) birkac shottan sonra dayanirim kapisina, basarim kufuru, ayaga kaldiririm mahalleyi. boyle seyler kolay benim icin. sozkonusu o olunca :) deliligin sinirlarini zorlama konusunda iyiyim sozkonusu o olunca. ya gordugunde sevinmezse beni? sevinmezse belki de benim icin de bitmesi kolaylasir. unutamaz beni. unutamaz! 

13 Mayıs 2012 Pazar

this too will pass

6 Mayıs 2012 Pazar

http://www.youtube.com/watch?v=w4aAgvQelGI&feature=share

Sakarya'ya ilk taşındığım hafta. Benim olmayan bir koltukta benim olmayan bir televizyon sayesinde tanıştım mad men ile. Sakarya'da. Ne zor günler geçirdik Sakarya'da. İlk gece benimle birlikte kalman ne büyük incelikti. Babamdan daha çok sevdim seni. Ve ikimiz de biliyoruz ki ondan daha çok hayrın dokundu bana. Ondan hala gözlerim dolu, ondan burnumun direği sızlıyor en küçük anı kırıntısı düştüğünde yüreğime. Sevilmez olduğuma inancım tam. Bunun doğru olduğunu da en az kimsenin beni sevmeyeceğini bildiğim kadar iyi biliyorum aslında. İleride sevgili kızım, sana uygun bir baba bulmak için, benim yaşadıklarımı yaşamaman için elimden geleni yapacağım. Ama şu an hala acı çekiyorum.
Sana olan nefretim sanki aldığım her nefesle daha çok büyüyor. Dizlerinin üzerinde "nolur Zeynep, nolur geri dön, yardım et bana, çok pişmanım" diyeceğin günü görmek için çıldırıyorum. Yaşadığın her andan "Allah'ım ben ne yaptım, neden bıraktım onu neden" diyerek pişmanlık duymanı istiyorum. Mutlu olma Barış. Hiç mutlu olma. İçinde birşeyler hep eksik kalsın ve hiç dolmasın. O eksikliğin ben olduğumu da hep bil. Bunu bil ama elinden birşey gelmemesinin çaresizliği içinde ye bitir kendi kendini. Bunu istiyorum!

5 Mayıs 2012 Cumartesi

Bugün hıdrellez. Becerebilsem buraya sezen aksunun aynı adlı şarkısını koymak isterdim. Dinleyince birden sabah, tutamadım gözyaşlarımı zira. Geçen sene bugün öğrendim buraya geleceğimi, en "in the middle of nowhere" olduğum anlardan biriydi. anlamlandıramadığımız şeyler karşısında yapabildiğimiz tek şey hala içimizde  bir yerlerde kalmış ağlama dürtüsüne itaat etmek. Özlem ise hiç dinmeyecek.

3 Mayıs 2012 Perşembe

uriah heep-lady in black
isteksiz ve bomboş uyandım saat 7'de. kalkacak gücü ancak buldum kendimde. ailemi özledim. annemi çok özledim. bu boşluk hissini bilirim de, bu şiddette özlem alıştığım birşey değil. saçmasapan, tek başıma, mal mal başladım bir güne daha. her gün diğerinden daha yalnız ve mal. sabahın7sinde kalkmak istememin nedeni de birikmiş bulaşıklardı zaten. böyle de saçma bir hayat işte. kendisi hiç adaletli değil!

1 Mayıs 2012 Salı

Hayat sana cömert davranmadığı zaman sen de ona en etkili cezayı verirsin: o yokmuşçasına uyumak!
Yokmuşsun gibi uyuyorum yine erkenden. Aslında bu aynı zamanda içinde gelecekteki neşeli ve hareketli günler için enerji topladığımı filan barındıran umutlu bir eylem. Ama aramızda kalsın, yaşamın bundan haberi olmasın. Bizi yine hayal kırıklığına uğratır yoksa, biliyorsun.

28 Nisan 2012 Cumartesi

Senden nefret ediyor, sürüne sürüne ayaklarıma kapanacağın günü sabırsızlıkla bekliyorum. Sen "zeynep nolur" diye ağlarken ben şu anda senin yaptığın gibi arkadaşlarımla içip eğleneceğim. Sana, kaderlerin en acısını en siyahını dilemek isterdim ama başına gelen hiçbir şeyin sorumluluğunu almak istemiyorum. O yüzden seni bir üst merciiye havale ediyor, hayatındaki güzelliklerin benimle birlikte seni terk etmesini diliyorum.
Sana lanet olsun!
Ah ya şu an birine sarılmaya ne çok ihtiyacım var.. melicim de şimdi tşşklı olmak ve ihtiyaç duymak arasında gitgellerimin yanlışlığından dem vuruyordu ikimiz de şunu dinlerken: http://fizy.com/#s/1906wh
benim istediğim birinin çıkıp beni arkasına saklayıp "o benim xx'im -neyi isem işte-, kimse ona dokunamaz. ne işiniz varsa benimle halledin" demesi.
gamsız melim bana da öyle olmayı öğütledi. onu bu gamsız amatör ruhundan ötürü çok seviyorum belki de..
Temmuz 2011

Slef starter biri değilim dimi? :) Inanacak birşeyler arıyorum, sorumluluk duyacağım. Belki dine yönelmeliyim. Inandığım ve tedirginlik derecesinde sorumluluk duyduğum birşey lazım hayatıma. Bunun üzerine düşünelim.

27 Nisan 2012 Cuma

bilemedim ne a

26 Nisan 2012 Perşembe

Belki biraz zeki olsaydım, her şey daha kolay olurdu. Belki gülüp geçmem gereken eleştiriler aldım tiyatroda. Ama nedeni benim hepsinin, ona ne şüphe! düşünmüyorum çabalamıyorum hiçbir şey için. Ve ella da "kendine zaman tanı, rahatla, mutlu ve hoşgorulu ol" demekten başka birşey yapmadı! Niye ellayı suçluyorum ki şimdi :) yoruldum. gerçekten yoruldum. kendi kendimi yordum durdum. belki nazilliye gidince hemen yaptırmalıyım o dövmeyi. ne ettiysem kendime ettim. olamadım kendimin erbabı, erittim tükettim kendimi, her hareketimde her sözümde celladı oldum kendimin. her düşüşümde "şu anda en dipteyim ve küllerimden yeniden doğacağım" diyorum ama küllerin içine daha çok batıyorum her çırpınışında. gerçi, fiziki bir çırpınma yok, yalnızca ucuz numaralarla gaza getirmeye çalışyıorum kendimi arada. bir kere geldiğim şu hayatta başarısız oldum ben müdür, ne yapacağız? bozuk bunu değiştir deyip geri versem işe yarar mı? bazılarına karşı ne kadar cömert davranıyorsun! en çok koyan da beni de o bazıları'nın içine koyuyor olman. belki bu yaşadıklarım ilerisi için çok güzel hedeler filan da, yoruldum be müdür.. sabah mutlulukla kalkıp gece yapmam gereken her şeyi yapmış olmanın, en önemlisi, günü hakkıyla yaşamış olmanın huzuruyla uyumak istiyorum. belki saçlarımı okşayan ılık bir el, belki kahkahalarla kadeh tokuşturduğum, hayata aynı pencereden, birlikte baktığım iyi insanlar. bu çok değil, sen de biliyorsun. Yeter artık, hı? yetsin, dimi?

25 Nisan 2012 Çarşamba

Canım kendim,
Bana senden başka ne yar var ne hayır. for the one unchanging dinliyoruz pemntagramdan. ve tabi ki barışın fotografına bakıyoruz, en son eklenene. enesle ilk çıktıgım gunler aklıma gelıyor. beni iskender yemeye ikna ettikleri o günler :) "diğer kızlar buradayken zeynep burada" ben oradaydım, evet. şimdi skip attılar özgüvenimi biliyor musun enes? o zaman da öyleydi gerçi. ama sen yine de begenmistin beni. begenmiştin. ama artık gecti o günler. barıl bile sktiri cekti bana. napcaz enes? ders mi çalışcaz? kendimizi işimize verip gerisini sktir mi edicez?  ben aradaki dengeyi kuramadım burada biliyor musun? barış benden çok sever mi birini? ben yapamam zira. ama sen yatakta ondan iyiydin :) ne istiyoruz, neyin önemi var, ben bunları hep karıştırdım. mal gibi olduğum yerde duruyorum şimdi ise. özlediğim ise senin chuck berry konserinden sonra beni taksime almaya gelmen. sonra eve, barışlara gitmemiz. sonra sabaha kadar beni tatmin etmen. ya da benim sarhoş olup sızmam. unuttum şimdi. bildiğim geçmişi özlüyorum. özlüyorm ki özlem pencere pervazında kalmış bir sinek ölüsü değil mi..

22 Nisan 2012 Pazar

Yavrularım, geçmişle ilgili dün gece söylediklerimi unutun. Geçmişe takılıp kalırsanız geleceğiniz olmaz. Geleceğe dair beklentinizin kalmadığı bir anda ise her şey yoluna girebilir. Gerekli olan tek şey ayağa kalkma eşiğini açmayı sağlayacak aktivasyon enerjisidir. Ayağa kalkabilirsen gerisi zaten gelir. Kodumun hayatına bir kere geliyoruz. Ve siz sizi umursamayan biri için geçmişin hatrına üzülüyorken geçiyor en güzel zamanlarınız. Haydi şimdi ayağa kalkıp temizliğe devam edelim :)
Geçmiş güezldir. haşhaş da güzeldir. arada haşhaş içip huzur bulun sevgili çocuklarım. geçmişinizi sevin ve gözlerinizi kapatın.

21 Nisan 2012 Cumartesi

Az önce bir yazı okudum günlük tutmanın gelecekte çocuklarına, torunlarına faideli bir aksiyon olduğunu belirten. E haklı aslında dimi? O zaman beni gelecekte okuyacak sevgili kızlarım, bugünden itibaren sizinle daha sık görüşeceğiz ;)

Bugünün hissettirdikleri:

- Canınız sıkıldığında pazara çıkın. Pazardan yiyecek almak kadar insanı rahatlatan bir durum bilmiyorum ben. Alışveriş değil kastım, hani kıyafet filan değil. Pazar işte. En iyisini seçmek, bugün bunu yerim, şu dolapta 3 gün durur, misafir gelirse bunu çıkarırım, anacuğum bunu pek lezzetli yapar düşüncesiyle en optimum alışverişin peşinden koşun. Derdiniz tasanız ertesi güne kadar yok olur. Sonrası hakkında birşey diyemeyeceğim bak, onu gelecek günlerde keşfedeceğiz.

- İnsanın kendine yetmesi kadar gururlu bir his yok. Mesela sevgili yavrum, dünden beri mutfak lavabosu şırıldıyor. İnan tüm analitik zekamı kullandım ama geçici çözümlerden öteye gidemedi yaptıklarım. Pazartesiye kadar idare edebilirim ama sanırım. Sonra İKEA'dan arkadaşlarımın yardımıyla aldığım alet edevatı kurmaya başladım. Bir elimde tornavida, bir elimde bira, tamam gözüm facebook'ta babanızdan önceki insan görünümlü ruhsuz orospu çocuğunun varlığını yokluyor.. Ama yine de kendi başıma birşeyler ortaya koymuş olmam beni gerçekten mutlu etti ve güven tazelememi sağladı. Eskiden olsa o orospu çocuğu yapardı, ben de "erkekim ne kadar da güçlü" diye hallenirdim kendim kendime. Yok çocuklar, yok yavrularım.. Sıçın ağızlarına o orospu çocuklarının! Babanız iyi bir insan olacak eminim ki, ama hepsinin mına koymaktan öte bir his beslemiyorum o orospu çocuklarına.

- Ha bir de dil konusunda kendinizi geliştirin ve girişken olun çocuklar. İyi niyetle ilk adımı atmaktan çekinmeyin. Uyuz tiplerle illa ki karşılacaksınız ama kazanımlarınız da bol olur. Bu arada ilk adımı atayım derken bir melis olmayın. Delikanlı ve akılcı olun. Ha benim aslanlarım :)

-Güneşli ılık bir günde yürümek insanı rahatlatır. Aslında soğuk ve yağmurlu bir havada da. Kafanız doluysa eğer yürüyün kuzularım. Anacuğunuzun bir arkadaşı vardı, deli derviş derdik :), kafası ne zaman dolu olsa kmlerce yürürdü. Ben de pisleti elime alıp yürüdüm bugün. İyi geldi.

- Kalabalık memleket iyidir gızanlarım. Kalabalık memlekette yaşayın. 3-5 kişi olmasın etrafınızda. Ömür geçmez valla. Kalabalıkta kaybolmanın keyfini yaşayın. Yoksa kendi başınızın etini yemek suretiyle zindana çevirirsiniz hayatınızı. Valla bilmiyorum ki nerede doğacaksınız.. Ama bilin ki İstanbul iyi, İstanbul güzel..

-Babanıza ayıp olsun istemem ama kendisinden önceki orospu çocuğu yalancı pezevengin hıncını hala içimde taşıyorum. Olur da bir yerde kendisiyle karşılaşırsınız, bir yerde çocuğuyla filan arkadaşlık edersiniz.. Kendisinin ne kadar yalancı bir ipne olduğunu sakın unutmayın. Emin olun çocuğu da öyle olacaktır. Çünkü sevgili yavrularım, erkek ailesini sevmiyorsa kimseyi sevmez. Babasından anasından gördüğü şeyden farklısını yapmazlar. Bazıları iyi niyetlidir büyük enişteniz gibi, ama yine de olan olmuş, durum kişiye yerleşmiş, beynine işlemiştir. Geçmiş olsun :)

Sanırım bugün bu eşya kurma işiyle geçecek. Bitince de zaten biraz çakırkeyif olurum. Sonra da filme durur yatarım artık. İşte böyle gençler. Annenizin 21 nisan 2012 için notları bunlar. Devam edeceğiz ;)

9 Nisan 2012 Pazartesi

bedodan sonra da msnde penceresini açıp açıp bakıyordum, birşey yazmadan. ona da sövmüştüm sanırım 2 kere, birinde cevap vermemişti, birinde de "ben her zaman haklıyım!" demişti. öyle. gidenler hep haklı. sana göre miydi bedo? değildi. e haklı.. bazı şeyler sadece hayallerde yaşandığı zaman daha güzel oluyor. açıp açıp bakıyorum pencerene. çok değil, 1-2 kez. yeni tanıştığın kızlarla mesajlaştığını düşünüyor, hayal kırıklığı ve tarif edemediğim bir hissiyat yumağının neden olduğu iç burukluğuyla tekrar kapayıp işime dönüyorum. eskiden de böyle yapardım ben. sen var ama yokken. bence belki de Tanrı beni seviyor. mesela, elifi aramıştım hani bir gece, sende kalayım diye de reddetmişti beni. kös kös eve dönmüştüm. aradan 1 hafta geçtikten sonra tanışmadım mı onların evi ve eşrafıyla? o kadar derinden isterdim ki beşiktaşta olmayı, kalmayı, eğlenmeyi. aslında evet, ne istediysem olmadı mı? hayal bile edemeyeceğim kadar güzel günler geçirmedim mi? evet. kapat gitsin be müdür.. bırak döngü devam etsin..

8 Nisan 2012 Pazar

http://www.youtube.com/watch?v=PHMynl9QX7g&feature=relmfu
ne kötü sana öyle gelmemesi.. keşke sana da öyle gelseydi. en azından.. aynı şeyleri hissetseydik.. yaşadıklarımız boşa gitmemiş olurdu. yok dönüşü yok.
eve döndüğümde kollarına atılsam, uzanıp dizi izlesek filan.. bütün bu negatiflik bütün bu korkaklık ve eziklik gidecek üstümden biliyor musun? boynunu koklasam bir, muhteşem yuvarlaklığa sahip kafanı okşasam, sert, etli ellerini tutsam her şey geçecek. tombul yumuşak yanaklarını acuşlarıma alsam, dudaklarımda hissetsem sıcaklığını her şey geçecek. ama işte buradayım. kader böyle yazmış. boynu bükük kabulleniyoruz işte. benim kaderim de hayalini kurduğum şeyler yüzünden yaşadığım hayal kırıklıklarıymış.
seni seviyorum. sevsene sen de beni..

6 Nisan 2012 Cuma

Benim sadık blogum..
Bugün cuma. Güzel bir tatil yaptım. Alarmla kalkmadım, kahvaltıda yumurta yedim, donald amca ve yeğenlerini, tom ve jerry'i izledim. sonra çıkıp ikeaya gittim yeni evim için eşya beğenmeye. o esnada denizi gördüm, durumumu anlattım, rahatladım. annemle konuştuk msnden gündüz gözüyle. sonra v&d'den kereme göre tişörtler baktım, dokundum, kokladım. yavruma ne yakışır diye düşündüm. boyunu posunu öğreneyim de ona göre alacağım giderken birşeyler. Ikeadan beğendiğim eşyaların fotoğraflarını çektim,eve gelip yaptığım hesapla yaklaşık 700 euro gibi bir miktara gayet güzel bir başlangıç yapabileceğim.
Sevgili blogum ben baya bir zavallı haldeyim anladığın üzere. Dün hoca isyana geldi artık "ben nerede yanlış yapıyorum" diyor adam. yerin dibine girdim, ama bu beni çok etkilemedi. kendimi yeraltından notlar'da gibi hissettim. çok sık giriyorum bu sıralar bu kitaba. hatırlarsam 4. sınıfta da böyle olmuştum. her şeyi boş verdiğim dönemdi o, öyle değil mi? :) daha doğrusu her şeyin beni boş verdiği dönem. o zamanlarda da kafamda kendimle uğraşmaktan ve bundan kısa süreliğine de olsa kurtulabilmek için sinemaya gitmekten başka birşey yapmıyordum. ah ne kötü günlerdi.. hiçbir şey yapmadığım halde ne büyük bir ceza çekmeye mahkum olmuştum.. o insanları, hiçbirini yaptıklarından dolayı affetmedim, affetmem de. onlar üzerindeki hıncım ve kızgınlığım hala sıcak. ama bunlar değil konumuz. o zamanlardaki kadar kızgın, kırgın ve boşvermişim yine. sorumsuz ve amaçsızım. umursamaz bir şekilde yaşıyorum hayatı. varlığımın annemden başka kimseye katkısı yok yine. bütün bunların sebebi de bu herhalde.. ben de birine bir faydam olması için hiçbir çaba göstermeyerek durumu kendi ellerimle kısır döngüye sokmak suretiyle 10 puanı hak ediyorum değil mi?
anam canım anam aradı şimdi. Allah'ım benden alsın ona versin, o çok yaşasın sağlıkla mutlulukla. istanbulda olsaydım hayatımın nasıl olacağını konuştuk. aklım hep yurt dışında olacaktı. ingilizcem iyi olmadığı için hiçbir şekilde yurt dışı bağlantılı bir işte çalışamayacaktım tabi. o yüzden gidenlere imrenmekle kalacaktım hep. barışla da ayrılmayacaktık. 10 sene filan sevgili kaldıktan sonra belki mutsuz bir evlilik yapacaktık, ya da bu beni bırakacaktı bu sene olmasa da seneye filan. olmayacaktı yani, olmayacaktı. sonrasında işimi küçümseyecektim, herkesin hayatına imrenecektim.. parlak bir hayat beklemeyecekti yani beni. ben de zaten "keşke kalsaydım"ı geçmişi yaşamak istediğimden söylüyorum. yaptığım seçim sonrasında beni beklediğini düşündüğüm muhteşem bir gelecek yok zira. annemde asıl zorluğun 4 sene sonra başlayacağını, hazır vaktim varken önümde uzanan 4 senelik bilinen geleceğin tadını çıkarmamı söylüyor. ne bilge kadın.. onu çok özledim.

26 Mart 2012 Pazartesi

uzun bir aradan sonra man menle oturunca karşılıklı, buraya not düşmeden edemedim. Başka insanlarda da oluyor mudur acaba, bazen gözlerim açıkken bile geçmişte olduğumu hissediyorum. Mesela şu anda arkamı dönüp Ankara'daki evin salonunu görsem yadırgamam. Ya da barışın sesini duyup sağıma baktığımda beşiktaştaki evin koridoruyla karşılaşsam, ezan okunsa mesela annem çay getirse o sırada, balkonda içsek.. Bu anılar o kadar canlı ki zihnimde, belki o yüzden yeni şeyleri kabul etmiyor küçük beynim.
Geçmişe bağlılığın nedenini gelecek korkusu olarak özetledik geçen seansımızda. :) geleceğim belirli olduğu zamanlarda da sıkılmıyor muydum rutin hayatımdan.. tatmin sadece yatakta gerçekleşen anlık bir his insanoğlu için sanırım.
yapılacak çok şey var, benimse tek isteğim bir hamakta göbeğimi kaşıya kaşıya ve etrafımdaki insanların sesini dinleyerek uyuklamak.. haddi canım! ben etrafımda insanlar varken uyuklayacağım? :) valla kedi bulsam karşıma oturtup sen de haklısın be abi muhabbetine gireceğim, o derece.
hayat ankaradakinden de sıkıcı ama artık o kadar asi değilim. burnum yeterince sürtüldü kabullenme konusunda. dizginler kaderin elinde, bakalım ne zaman tekrar bana geçecekler..
bugünü wim reyizin bir sözüyle kapatmak istiyorum "aslında bazı şeyler sandığımız kadar zor değildir"
sevgiler..

3 Ocak 2012 Salı

O gün günlerden perşembeydi. Yağmurlu sonbahar ve bol trafikli iş çıkışı. Ben nereden bindim, o nereden bindi hatırlamıyorum. Aklımda beliren ilk anı Ikarus otobüslerin yan seyahat edilen kısımlarından şoförün arkasında kalana 4 Levent'te yan yana oturacak yer bulduğumuz. Bana yeni getirdiği mp3 çalardan birlikte "the beloved's cry" dinlememiz. Tek kulaklık bende, teki onda. Onun "o"sunu düşündüğünü sanarken ben hiçbir şey düşünmemekteydim "ne güzel şarkı yapmışlar"ın haricinde. Osmanlı Bankası Müzesi'nde bir etkinliğe giderken ben, o Alkım'ın önündeki durakta inmişti. O kadar umutsuz ve isteksizdim ki bir sevgi için, arkasından bile bakmamıştım, hiçbir şey düşünmemiştim.
Laboratuvardayım elektronik fakültesinde. O günden sonra atılan mesajları sildim. Bitti. Şimdi ondan gelen tek bir mesaj bile yok telefonumda. "Ben daha çok seveceğim"ler, "toulen ile kalsit"ler, "bırakmam"lar hepsi hepsi dinlemekte olduğum şarkıdaki gibi (bkz: Glen Hansard & Markéta Irglov-lies ) yalan olduğundan hepsi gitti.